Antikalar E-posta Listesi

Türk Sanat Piyasasından haberdar olmak için, en güncel müzayedeleri takip etmek için lütfen eposta listemize üye olun.

         

123 Street Avenue, City Town, 99999

(123) 555-6789

email@address.com

 

You can set your address, phone number, email and site description in the settings tab.
Link to read me page with more information.

Pıcasso'nun Üçüncü Boyutu!

Kil Ressamı Ve Heykeltraşı Pıcasso'nun Seramikleri Yeni Dünyayı Büyülüyor

Picasso balıklı tabağa çalışırken

Metropolitan Sanat Müzesi (MET), ressam Pablo Picasso'nun kilden yoğrulduktan sonra resimlendirip fırınlanmış seramiklerinden 175 yapıtını sergiliyor. İnsan MET'de bu serginin bulunduğu galeriye girince zamanın nasıl geçtiğini bir türlü anlamıyor. Hatta Picasso'nun olağanüstü yaratıcılığı bazı ziyaretçileri ikinci bir tura dahi zorluyor. 

"Picasso: Kil Ressamı ve Heykeltıraşı" adım taşıyan serginin özündeki yaratıcılığın ilginç bir öyküsü var. İkinci Dünya Savaşı'nın başladığı yıllarda Paris'ten Güney Fransa'ya göç eden sanatçının bir eşi, bir de metresi vardı. 1943'te 62 yaşında bu ilişkiler içindeyken, kendinin üçte biri yaşında Françoise Gilot adlı bir ressam kızla tanıştı. Françoise akıllı, çekici ve yaşam doludur. Üç yıl sonra birlikte yaşamaya başlamalarının sonucunda, bugün Picasso'nun tüm varlığını aile adına denetlemekle sorumlu oğlu Claude (1947) ve ünlü bir mücevher tasarımcısı olan kızı Paloma (1949) bu ilişkiden doğarlar.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, 1946'da Güney Fransa'da Romalılardan beri seramiği ile ünlü Vallauris'deki atölyeler iflas olgusu ile karşı karşıyadırlar. "Madoura" adlı bir seramik atölyesinin sahibi olan Suzanne ve Georges Ramie çifti. Picasso çiftini işliklerini ziyarete davet ederler. 

20 yıl kadar önce birkaç seramik yapmış, daha sonra bir daha elini çamura bulamamış olan Picasso 65 yaşında kolları yeniden sıvar. Ustaların yaptığı birkaç seramik vazoyu boyar. Ancak fırınlandıktan sonra beliren renkleri Picasso dahi beğenmez. İlk denemeler, çizim ve renklerin seramik tekniğiyle uyuşmazlığı nedeniyle başarısız olur. Atölyeye yaptığı bir başka ziyaretinde Picasso, "Bana, seramik tekniğinde yardımedecek birisini verirseniz, geri gelip burada daha ciddi çalışırım." Der. Ramie çifti öneriyi anında kabul eder. Jules Agard, seramiğin teknik adamı olarak sanatçının emrine verilir.

Balıklı Tabak 

Başlangıçta, önceden var olan seramik biçimleri üzerine Picasso kendi desenlerini resmeder. Renk ve teknik uyuşumları açısından çeşitli denemeler yapılır. Picasso da seramiğin püf noktalarını öğrenmeye başlar. Önceleri tabaklar, vazolar boyar. Daha sonra tekniğini geliştirdikçe Picasso'nun yarattığı özel biçim çizimlerine göre Jules kili yoğurur, sanatçı son düzeltmeleri yapar ve resimlendirir. Eli yatkınlaştıkça vazo, sürahi, kâseler gibi nesneleri biçimlendirmeye el atar. Değişik çalışma yöntemleri ile kile "Picasso yaratıcılığı"nı eklemektedir. 

Biçimde de artık "Picasso" imzasına ulaşmakla kalmamış resimlerindeki metres-sevgili, sevgili-palyaço, dansçı-müzisyen, kentuar (atadam)-faun (keçiadam) gibi mitolojik yaratıklar ve balık-kuş gibi konular, bu kez iki boyutlu resimler yerine, üç boyutlu seramiklerin pişirildiği fırından çıkar. Daha ilk yılda bin kadar seramik eser yaratır. Bu arada, antik Yunan-Roma seramiklerinden esintilerle, sanki arkeolojik kazılarda bulunmuş seramik parçaları yapar. Hatta Atina'nın kuzeyinde seramikleri ile ünlü toprak Tanagra figürlerini kendine göre Picassolaştırarak, yeniden yaratır. Bunlara "Tanagra" adını verir. Gerçekten yörenin antik Roma'dan beri var olan geleneksel seramik olgusu Picasso'ya da siner. Françoise'e bir gün "Garip, Paris'te hiç faunlar, kentuarlar, mitolojik kahramanlar çizmedim. Sanki bunlar sadece burada yaşıyorlar" demek gereğini duyar. 

Ülkesi İspanya'nın boğa güreşlerini, matadoru, pikadoru ve seyircisiyle servis tabaklarına arenayı indirger. MET'teki sergide bunlardan iki adet yer almaktadır.

Gazete üerinde balık

Kendi ve sevgilisi Françoise'nin portrelerini de zaman zaman kameo biçimli seramik silüetlerde buluşturur. Picasso, çanak çömlek işinden ayrı bir zevk almaktadır. Öğle yemeğinde yediği yassı bir balığın kılçığından çıkardığı kalıpla, bir tabağa üçüncü boyut ekleyerek yeni tasarımlar gerçekleştirir. 

"Sürahide laleler" yapıtındaki çiçekler de kilden yoğrularak seramikleştirilmiştir. "Süvari Kadın" ilginç bir çalışmadır. Vazonun gövdesi at ya da bir başkasından boğa, üstündeki dar bölümü ise bir süvari kadın oluşturur. Kadının kolları da vazonun sapları işlevini yüklenir. Artık biçimlendirilmesi ve boyanmasına değin tüm aşama kendi yaratıcılığının damgasını taşır. Kuşkusuz en önemli nokta, tasarımları yapmadan önce bunları bir kâğıda çiziştirmesi ve ondan sonra gerçekleştirmesidir. Bunlardan biri olan "Akbaba" adlı vazo olağanüstü bir yaratıcılık örneğidir.

Picasso, bu arada yer ve duvarlar için, özellikle banyolara yaptığı seramiklerde konu olarak çıplaklığı işlemiştir. "Saçını tarayan çıplak" ve "Kumsalda iki kadın" bu alanda yaptığı örneklerdir. 

"Kuş ve Faun Başı" birlikteliği (1961) ile "Bikini"li kadın biçimli iki vazo (1956) ilginç tasarımlardır. Sanatçının, 1947-57 yılları arasında toplam 3.500 seramik yaptığı belirlenmiştir. Bir başka deyimle günde ortalama bir seramik. Bunları yaparken, tuval üzerine yaptığı resimleri ihmal ettiğini hiçbir zaman aklınıza dahi getirmeyiniz. 

MET'te, Picasso'nun 1947-62 yılları arasında yaptığı 175 seramik resim ve kil heykel sergileniyor. Bu sanat olayının en önemli yanı bu yapıtların üçte ikisinin dünyada ilk kez sergilenmiş olmasıdır. ABD'de ise tümüne yakın bölümü ilk kez bir araya gelmektedir. 

Yapıtların Avrupa müze ve özel koleksiyoncuların yanı sıra özellikle Paris'teki Picasso Müzesi'nden getirildiği açıklandı. MET'teki sevgi 6 Haziran'a kadar açık kalacak. Sergi Londra Royal Akademy'nin yardımıyla İris&B. Gerald Cantor Vakfı'nın himayesinde düzenlendi.

Picasso, seramiklerin hiçbirini günlük kullanım için yapmadı. Resimlerine kıyasla seramik resim ve heykellerinin sanat pazarından uzak kalmasının iki nedeni var. Birincisi, seramiğin bir sanat olduğunun algılanılmasındaki gecikmedir. İkincisi ise, atölye sahipleri ile pazarlamacısının Picasso'ya yanlış bir öneriyi kabul ettirmeleridir. Sanatçı, bir seramiğin, "tıpkıbasım" gibi kendi elinden çıkmamış "sınırlı sayıda kopyalarını" piyasaya sürme iznini verince, gerçekte ayrı sanatsal kişilikleri olan bu yapıtlar değerlerine ulaşamadı. Hangisinin gerçek, hangisinin kopya olduğu anlaşılmaz oldu.

Süzlü bluzlu Françoise

Hatta 24 Mart'ta Londra Sotheby'sin "özgün" diye müzayedeye çıkardığı, önünde ve arkasında birer insan başı bulunan üç ayaklı bir vazoya 20-30 bin sterlin bekleniyor. Oysa, MET sergisini düzenleyen uzmanlardan biri olan, Picasso'nun oğlu ve torunu ile serginin kataloğunu da yazan Marilyn McGully bunun "konfeksiyon kopya" olduğunu öne sürdü. Daha da sert konuşarak, "Bunu alacak kişi parasını sokağa atacaktır" dedi. MET'in bir başka uzmanı William S. Lieberman, "Çağımızın en çok belgelenmiş sanatçısı Picasso" diyerek uyarıya katıldı. 

Gerçek Picasso bir tabak birkaç ay önce Londra Christie's müzayede evinde 43 bin sterline satılmıştı. MET'in satış mağazasında sergi nedeni ile özel olarak yapılmış seri üretim vazo, tabak ve kahve fincanları da satılıyor. Değerleri 30-150 dolar arasında değişmekte. 

Uzmanlar bu arada özel koleksiyonculara bazı uyarılarda bulunuyorlar. "Sakın ola bir seramiği düşürmeyin" uyarışını yapan uzmanlar, "Bir çentik dahi kopsa, değerinden yüzde beşi gider" diye de ekliyorlar.

Uzmanlar "tıpkı basım" niteliğinde kopyalar için de numara taşıyan bu seramiklerde 2/500 ile 499/500 arasında değer bakımından hiçbir fark olmadığını anımsatıyorlar. Ramie çifti, Françoise'nin 1953'de terk ettiği Picasso'ya atölyelerinde çalışan Jacqueline Roque için çöpçatanlık yaparlar. 80 yaşındaki Picasso, Jacqueline ile 1961'de evlenir. Genç eş, başlangıçta sekreter, sonra hastabakıcı olarak 91 yaşında ölen Picasso'nun yanında olur. 

Picasso bu dönemde, yalın bir yaşam özlemini, "Bol parayla, fakir bir adam gibi yaşamak istiyorum." Sözleriyle dile getirir. Savaştan sonra sanatseverlerin hücumuna uğrayan atölyesi hakkında yakınlarına, "Paris özgürlüğüne kavuştu. Ama ben hala kuşatma altındayım" diye yakınır.