Divitler
İ. GÜNDAĞ KAYAOĞLU
Kamış kalemlerin yuvası olan "divit"i, birbirine tesbit edilmiş kalem muhafazası (kalemdan) ile mürekkep hokkasından meydana gelen taşınabilir yazı takımı olarak tarif edebiliriz. Aslı "devat"tır. Cepte taşınabilen mürekkepli kaleme gelinceye kadar, belde taşınabilen divit işlevini sürdürmüş, devlet katında da belli makamların simgesi durumuna gelmiştir. "Selçuklularda vezirlik alameti altın divit ile taç ve külahtı. Devatı Vezaret denilen vezirlik atametini Divan günlerinde vezirin önüne koyan ve onu muhafaza eden memura Devatdar denirdi. Vezirin mahremlerinden olup mektum muharreratı da yazardı" Memluklarda da devatdarlık, bugünkü Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği karşılığı bir makamdı.(1) Sonra Osmanlılarda devatdarlık bir nevi "Sır katipliği" olarak devam etmiştir. Topkapı Sarayı'nda Divanhane'nin bitişiğinde bulunan, Sadrazamın -bugünkü deyimle- özel kalem odasına Divit Odası adı verilmekteydi.(2)
Osmanlı dönemindeki ünlü devatdarlardan bazıları Selaniki Mustafa Efendi, İbrahim Çavuş, Abdi Efendi, Devatdar Mehmet Paşa, Derviş Mehmet Paşa, Mehmet Emin Paşa'dır.(3)
Saraya bağlı sanatkarlar (Ehli Hiref) bayramlarda, düğünlerde padişaha hediyeler verirlerdi. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'ndeki belgelerden nakkaşların divit verdiklerini öğreniyoruz:
Nakkaş Bayram: İki nakışlı kubur (yuvarlak divit).
Nakkaş Kara Memi: Bir nakışlı divit, onbeş boyalı kalem.
Ahdülhalik: Bir nakışlı kalemdan. (4)
Çoğaltabileceğimiz bu örneklerden anlaşılmaktadır ki divitçilerin ya da bakırcıların imal ettiği divitlerin süslemelerini nakkaşlar yapmaktadır. Aynı belgelerde bakırcıların gümüş divit hediye ettiklerinden de bahsedilmektedir.
Sultan III. Murat'ın oğlu Mehmet (Sultan III. Mehmet) için 1582 yılında Atmeydanı'nda düzenlenen ve 52 gün 52 gece süren sünnet düğününü anlatan, minyatürlerini Nakkaş Osman'ın yaptığı yazarı bilinmeyen Surmane-i Humayun adlı yazmada esnaf loncalarının alaylar halinde geçişlerine de geniş biçimde yer verilmiştir, Bu yazmada divitçiler de ayrı bir esnaf kolu olarak gösterilmiştir.(5) Evliya Çelebi divitçilerden şöyle bahseder:
Esnafı devatciyan gunagn pirleri Hazreti Cibrili Emindir ki Cenneti Me'vadan ilk defa olarak devat ve kalemi Hazreti İdris'e getirip yazıcılara ve terzilere pır etmiştir. Hazret asrında "Ebu Hafi" nam bir kuyumcu sarı pirinçten bir devat yaparak Hazreti Resule takdim etmiş fahri mevcudat dahi vahy katibi olan Muaviye'ye hibe etmiştir. Selman belini bağladı. Kabri Yemen'de "Demul" şehrindedir. Dükkanları hep Bayezit'te kağıtçılar içindedir. İleri gelenleri "cümleye Kuloğlu Mustafa Çe!ebi"dir ki üçklu ve kapaklı sandk gi ümve piriç evtlr yapar, saeyüzkurş kar hakı alır(6)
Divitlerin Yapımı
Divitler altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapıldığı gibi, cam, porselen kemik, fildişi, abanoz ağacından da yapılanları vardır. Ancak, en yaygın olarak, bir "bakır-çinko" alaşımı olan "pirinç"ten yapılmıştır. Az da olsa yalnızca bakırdan veya alpakadan (beyaz maden) imal edilmiş olanlarına da rastlanmaktadır. Ayrıca, civa yaldızı ile yaldızlanmış (tombak) divitler, altın ve gümüşten olanların yanında kıymetli divitler olarak yer almaktadır.
Madeni divitlerin yapımında iki teknik uygulanmıştır: Dövme ve dökme. Dövme tekniğinde divitin "gövde" ya da "kol" denilen kısmı (kalemdan) levha halindeki maden (gümüş, pirinç vb.) çekiçle dövülerek elde edilir ve genellikle "kenet" yapılarak birleştirilir.
Dip ve kapak kısımları da dövülerek yapılabildiği gibi, döküm de olabilir. Kapak menteşeli olup gövdeye arkadan perçinle tesbit edilir. Dip ise lehim ya da kaynakla birleştirilir. Hokka kısmı da dökümle yapılır ve gövdeye aynı teknikle birleştirilir. Hokka kapağı da menteşelidir. Döküm tekniğiyle divit yapımında ise gövde de dökümle elde edilir.
Divitler kıymetli taşlarla süslendiği gibi, kazıma tekniğiyle üzerlerine çeşitli süslemeler de yapılmıştır. Ayrıca, süsleme döküm kalıbının üzerine kazınabilir ve böylece dökümle, aynı süslemeyi taşıyan birçok divit yapmak mümkün olur. Divitlerin çoğunda, hokka kapaklarının içine "Eshabü41Kehf"in (Yedi Uyurlar) isimleri kazınırda. Böylece "eshabü'l- Kehf" yazılı divitin mürekkebi ile yazılan yazının kalıcılığına olan inanç dile getirilmiş olurdu.