Halil Paşa
Taha Toros
Mesleğinin zirvesinde, altın fırçasını uzun süre kullanan Halil Paşa, hakkında en çok yayın yapılan bir ressamımızdır. Halil Paşa’yı, gözlerinin feri zayıflamış, elleri titremeye başlamış, yaşlılığı döneminde tanıdım. Ama hafızası dipdiriydi.
Elimde Mısır’da Ehramların önünde develere binmiş Türk meşhurlarından oluşan birkaç fotoğraf vardı. Bunlarda Prens Abbas Halim Paşa ile, Şair Mehmet Akif ve Ressam Halil Paşa belirgin olarak görülmekteydi. Gruptaki develere binmiş diğer kişilerin kimler olduğunu Halil Paşa’dan öğrenmek istedim. Ressamımızı yakından tanıyan dostlarından –İnas Sanayi-i Nefise’nin ilk öğrencilerinden olan- Ressam Mualla Hanım ile eşi, bir bayram günü, onun Boğaziçi’ndeki yalısına götürdüler. Halil Paşa gözlüğünü değiştirerek, fotoğraftaki arkadaşlarını hüzünlü bakışlarla tanıttı. Arkasından Mısırda geçen yaşantısını anlattı. Büyük bir vefa adamı olan Prens Abbas Halim Paşa’nın konuğu olarak izlenimlerini, sonsuz bir özlem ve duygusallık içerisinde ifade etti. Halil Paşa’nın zevkli huzurunda tekrar bulunabilmek arzusu ile, gelecek bayramları sabırsızlıkla bekler olduk. Üstatla iki defa buluşmak saadetine kavuşmuştum
MISIR SARAYLARINA MODERN RESMİ SOKAN SANATKAR
Halil Paşanın hayatında Kahire’nin sıcaklığı ve mutluluğu vardı. Sanatkarımızın bu ılık ülkeden tuvallere geçirdikleri, Mısır Saraylarını, prens ve prenseslerinin salonlarını süsledi.
Halil Paşa’nın Mısır’’la birkaç yönden ilişkisi vardı. Önce Mısır’lı Prens Abbas Halim Paşa ile başlayalım.
Abbas Halim Paşa, Hidiv Halim Paşa’nın onbir çocuğundan biriydi. Kendisinden iki yaş büyük olan kardeşi Sait Halim Paşa İttihatçılar döneminde ve Birinci Dünya Savaşına girdiğimizde, Osmanlı İmparatorluğunun Sadrazamı (başbakanı) idi. Kendisi de bu kabine de Nafıa Nazırlığına getirilmişti. Hidiv (1) ailesinin ünlü prensleri Türk kültürü ile yetişip ülkemizde önemli görevlerde bulundular. Abbas Halim Paşa bunlardan biriydi(2).
Abbas Halim Paşa ömrünün uzun yıllarını İstanbul’da geçirdi. Yazları Heybeli Adada otururdu. Zarif kişiliği, ilim adamlarına ve sanatkarlara karşı derin saygısı, yoksulları koruması, fukaraperverliği, yardımseverliği ve cömert şefkati olan bir devlet adamıydı. Eğitimini Türkiye’de ve İsviçre’de yapmıştı. Fransızca’yı, İngilizce’yi, Arapça’yı tıpkı Türkçe derecesinde konuşur ve yazardı. Sultan Abdülhamit döneminde Devlet Şurası (Danıştay) azası, 1915 yılında ağabeyinin kurduğu hükümette Nafıa Nazırı (Bayındırlık Bakanı) oldu. Bir aralık Bursa Valiliği yaptı.
Bazı ansiklopedilerde araştırmacı geçinen yazarların Abbas Halim ile son Hidiv Abbas Hilmi’yi birbirine karıştırmaları büyük bir hatadır. Nitekim ressamımız Halil Paşa’yı Mısır’da konuk eden kişinin Abbas Hilmi Paşa olduğunu yazanlar, yaptıkları hatanın farkında bile değildirler. Ressam Halil Paşa ile Abbas Hilmi Paşa’nın hiçbir ilişkisi ve dostluğu olmamıştır. Ressam Halil Paşa’nın Hidiv ailesinden tek dostu, onun uzun süre misafir eden, maddi ve manevi yardımını esirgemeyen Abbas Halim Paşa’dır.
Mısır manzaralarının, yeşilliklerinin Halil Paşa tarafından tuvale aktarılan tabloları, bu sıcak ülkede resim sevgisinin kökleşmesine neden olmuştur. Mısır Paşalarının konakları, Halil Paşa’nın tabloları ile donatılmıştır. Son Hidiv’in annesi Prenses Emine’nin de hem Kahire’deki sarayı hem yazları oturduğu Bebek’teki yalısı Halil Paşa’nın eserleri ile süslenmişti.
Ressam Halil Paşa’nın Mısır’la bir başka yönden ilgisi vardı. Yalnız Mısır’ın değil, bir zamanlar parıltılı yaşamı ile, dünyanın ünlü kadınlarından olan Prenses Şivekar, Halil Paşa’nın geliniydi. Zenginliği, güzelliği, kültürü yanında olaylı yaşamı ile de tanınan Prenses Şivekar’ın ilk eşi Mısır Kralı Fuat’dı. Karı-koca aynı aileden gelmişlerdi ve akraba idiler. Prenses Şivekar’ın üç çocuğu olmuştu. İkisi küçük yaşta öldüler. Karı-koca ve kayınbirader arasında tabancalı geçen bir olay yüzünden yuvaları yıkıldı. Prenses Şivekar, daha sonra, bir Mısır Paşası ile evlendi. Ondan bir oğlu oldu. Ne varki Prenses Şivekar, ondan da ayrıldı. Üçüncü kocası, ressamımız Halil Paşa’nın oğlu, Selim Bey’di. Evlendiklerinde Prenses Şivekar 35, Selim ise 19 yaşındaydı! Bir oğulları oldu. Ne varki 25 Mart 1925 tarihinde Selim’den boşandı. İstanbul’da bir yabancı bankada, orta derecede, bir memur olan İlhami Bey’i dördüncü eşi olarak Mısır’a götürdü. Mısır hanedan mensubu prenseslerin, zaman zaman, başvurdukları gibi ona “Paşalık” unvanı sağladı.
Prenses Şivekar, 8-9 yıl kadar ressam Halil Paşa’nın gelini olarak kalmıştır. Bu bakımdan da sanatçımızın Mısırla ilişkisi olmuştu. Ama Halil Paşa’nın Mısır’da uzun süre konuk edilmesinin temelinde tamamen Abbas Halim Paşa’nın dostluğu bulunmaktadır.
HALİL PAŞA’NIN AİLE ÇEVRESİ
Halil Paşa’nın aile kökeni, Rodos’ludur. Dedesi Rodos’tan göç etmiştir. Babası ünlü, kültürlü bir askerdir. Harp okulunun geliştirilmesinde büyük hizmeti olmuştur. Ansiklopedilerde ve bazı makalelerde Selim Paşa için “Ferik” ve “Müşir” rütbeleri kullanılmaktadır. Onun hakkında en doğru bilgi “Mir’at-ı Mühendishane”de yer almaktadır(3). Arşiv kayıtlarına göre Selim Paşa 1888 yılında ölmüştür.
Ressamımız Halil Paşa’nın doğum-ölüm tarihlerinde çelişkiler vardır. Doğum tarihi 1852’den 1858’e kadar, ölüm tarihi 1937’den 1940’a kadar değişiyor! Ansiklopedilerimiz genellikle, kendisinden evvel yayınlananlardan aynen alıntı yapmaktadır! Doğrusunu yazmak için, araştırma yapma zahmetine girmezler! Yazarlarımız ve araştırmacılarımız buna güvenerek yazılarında kaynak olarak kullanırlar. Halil Paşa’nın ölüm tarihi, kesin olarak, 1939 Ağustosudur. Bundan evvel ve bundan sonra ölüm tarihi olarak kullanılanlar gerçek dışıdır.
Doğum tarihinde de değişik rakamlar belirtilmektedir. İstanbul Sanayi-i Nefise Mektebi’nden mezun olduktan sonra devlet tarafından Paris’e gönderilen ve oradaki eğitimi sırasında Jön Türklerle ilişki kuran, 1908 İnkılabından sonra yurda dönmeyip ileri yaşında ömrünü noktalayan ressam Galip Bey, ressam Halil Paşa’nın meslektaşı ve yakın dostlarındandı. Onun notlarına göre, Halil Paşa 1857 yılında doğmuştur. Pasaportunda 1852 yılı, doğum tarihi olarak gösterilmektedir. Bazı yayınlarda ise doğum yılı 1856, 1857 ve 1859 olarak da belirtilmektedir. Burada Halil Paşa’nın doğum tarihi üzerinde –titiz bir kültür ve sanat adamının kaleminden çıkmış – bir kitaptaki bilgiyi yansıtmak istiyorum(4). Osman Hamdi Bey’in kardeşi olan ve onun ölümünden sonra uzun yıllar müze müdürlüğünde bulunan Halil Ethem Bey, müzedeki bütün görevlilerin biyografisini derlemiştir. Ressam Halil Bey, Sanayi-i Nefise’de görev almadan önce müzede Halil Bey’in yanında çalışmakta idi. Bu bakımdan onun biyografisi, Halil Bey’in müzedeki personel şubesinde bulunuyordu. Bu açıdan Halil Ethem Bey’in, ressam Halil Paşa hakkında yazdıklarının-biyografisine vukufu bakımından-gerçek olması düşünülebilir. Müze müdürü Halil Ethem Bey, onun 1273 yılında doğduğunu belirtmektedir. Bu tarih, vaktiyle kullandığımız takvime göre “Hicri” veya “Mali-Rumi” olabilir. Eğer “Hicri” ise, miladi seneye dönüştürdüğümüzde 1856 yılına, mali seneye göre de 1857’ye tekabül eder.
Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki eski bir kayda göre, Halil Paşa’nın doğumu 1857’dir. Nitekim bakanlıkça satın alınan tablolardan yapılan takvimde, aynı tarih mevcuttur. Sanatkarımızın doğumundaki bu çelişkili yılların nedeni, belki de eski kullandığımız (Hicri ve Mali-Rumi) tarihlerin, (Miladi)ye çevrilişinde yapılan hatadan veya değişik tarihli kimlikler kullanılmasından kaynaklanmış olabilir.
Halil Paşa’nın aile efradına gelince: İleri yaşlarında ona şefkatle bakan eşi çevresinin saygın bir hanımefendisiydi.
Halil Paşa’nın üç oğlu olmuştur. Halil Paşa, ilk iki oğlunu asker, üçüncüsünü ressam yapmak istiyordu. İlk oğlu Selim Bey, Galatasaray’da okudu. 1913 yılında pekiyi derece ile diploma aldı(5). Genç yaşta, yukarıda değinildiği üzere-Mısır Kralı Fuat’tan boşanan-Prenses Şivekar ile evlendi. Bir çocukları oldu. Selim Bey’in zengin, güzel, şöhretli bir prensesle evlenmesi ile hayatı İstanbul ile Paris arasında geçti. Fransa’da ticaret ile uğraştı. Bu konuda Amerika ve İsviçre ile geniş ilişkileri oldu. Selim Özkan(6), Paris’te 42 Rue Pergolise’de oturdu. Genç denilebilecek bir yaşta, aşırı içki yüzünden öldü(7).
Halil Paşa’nın ortanca oğlu Halim Bey, genç yaşta öldü.
Halil Paşa’nın son oğlu Ali Halil Sözel(8), baba mesleğini seçti. Onun izinde yürüdü ve resim eğitimini Paris’te yaptı. İstanbul’daki son görevi Üsküdar Ortaokulu’nda resim öğretmenliği idi. 1925 yılında, babasının yanına, Kahire’ye giden Ali Bey, onunla birlikte doğaya çıkıp, resim çalışmalarında bulundu. Ali Halil Sözel, yetenekli bir ressamdı. Hatırladığıma göre, hat boyunda Kızıltoprak’ta istasyonun yakınında, yeşillikler içerisinde güzel bir evde otururdu. Sanıyorum üç çocuğu vardı.
Halil Paşa, Boğazdan.
Halil Paşa’nın fırçasından Boğaz’daki evi. (Taha Toros koleksiyonu).
HALİL PAŞA’DAN KOLEKSİYON YAPANLAR
Yukarıda belirttiğimiz gibi Hidiv ailesine mensup prenslerle prensesler, Halil Paşa’nın Mısır’da yaptığı tablolarla yetinmeyip, İstanbul’u bütün renkleri ve özellikleriyle yaşatan tablolarını koleksiyonlarına kattılar. Bunlar arasında, Prens Abbas Halim Paşa, son Hidiv Abbas Hilmi Paşa’nın annesi (Valide Paşa) olarak tanınan Prenses Emine, Ürdün’ün Londra, Paris ve Ankara Büyükelçisi Şerif Abdülmecit Bey bulunuyor. Şerif Abdülmecit Bey, peygamber torunlarından ve Mekke Emiri Ali Haydar Şerif’in oğludur. Kendisi Türk kültürü ile yetişmiş bir diplomattı. Hatta Sultan Murat’ın torunu ile evli olduğundan, (damat)lar grubuna dahildi. Musikiye, hat sanatına ve resme karşı bilinçli bir sanat hayranıydı. Halil Paşa’nın da yakın dostlarındandı. Şerif Abdülmecit Bey-belki damatlığının nostaljisi ile-Halil Paşa’ya, Osmanlı Padişahlarından bazılarının portrelerini sipariş etti. Halil Paşa’nın yaptığı bu portelerden dördü-ilk defa olarak- bu makalemiz içerisinde yayınlanmaktadır.
HALİL PAŞA’YA DAİR ESKİ HARELİ YAYINLAR
Eski ressamlarımıza dair eski harfli gazete ve mecmualardaki yayınların çoğunluğu Osman Hamdi Bey ile Halil Paşa üzerinde toplanmıştır. İkdam, Alemdar, Servet-i Fünun ve Osmanlı Ressamları Cemiyeti Gazetesi’nin muhtelif sayılarında Halil Paşa’dan sitayişle söz edilmektedir. Ülkemizde-klişeleri Viyana’da yapılan-pırıl pırıl resimlerle uzun ömürlü tek dergi Servet-i Fünun’dur. Edebiyat-ı Cedide akımının gözde ve kültür ağırlıklı bu dergilerinde Halil Paşa’ya dair kapak fotoğrafları dahil bir çok örnekler verilmiştir. Özellikle 1898 yılı Servet-i Fünün mecmuaları ressamımız için gerçek kaynaklardan birini oluşturur. Bu yazılar arasında enteresan olanı, bir dönemin ünlü edebiyat üstadı, Recai Zade Mahmut Ekrem’in kaleminden çıkmış olanıdır. Bilindiği üzere, eski edebiyatçılarımız arasında tablolarıyla da meşhurdur. Konusu yalnız resim olan ve Osmanlı hanedanından güçlü bir ressam olarak yetişen Abdülmecit Efendi’nin himayesi altında yayınlanan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi’nin 25 Mayıs 1328 (1912) tarihli 13. Sayısında Halil Paşa’nin 12 tablosu yer almıştır. Bunların üçü Kahire’ye aittir. İkisi portredir. Manzaraların çoğu Boğaziçi ile ilgilidir.
Halil Paşa ile ilgili ilginç bir makale de dönemin yegane sanat eleştirmesi ve uzmanı Şahabettin Bey tarafından kaleme alınmış olanıdır. Bu Şahabettin Bey yüksek mimar ve eski eserler uzmanıdır. Kardeşi Prof. Dr. Feridun Nafiz Bey de aynı konularda bir üstattır. Bu iki bilim adamı, Mevlana torunlarındandır. Uzluk soyadı ile kültür tarihimize hizmet etmişlerdir. Bunlardan Şahabettin Bey’in (eski ressamlarımızdan) seri halindeki yazısının biri Halil Paşa’ya dairdir (9). Ayrıca ilgilinin “Mevlevilikte Resim-Resimde Mevleviler” adlı eseri de değerli bir kültür yayınıdır(10).
Adolphe Thalasso. (İstanbul levantenlerinden, sanat tarihçisi ve şair)
HALİL PAŞA’YA DAİR FRANSIZCA YAYINLAR
Osman Hamdi Bey’den sonra Fransızca yayınlarda önceliği Halil Paşa almaktadır. Halil Paşa’ya dair Fransızca, göğüs kabartıcı, üç ayrı yayına rastlamış bulunuyoruz. Belki, Paris’de ulaşamadığımız başka yayınlar da vardır. Bu yayınlar, yaşamının bir kısmı İstanbul’da, son kısmı Paris’te geçen Adolphe Thalasso tarafından yapılmıştır. Adolphe Thalasso(11) Venedik kökenli, İstanbul’a Güzel sanatların musiki, tiyatro ve resim dallarında geniş bilgisi olan ve Paris’te yayınlınmış şiir kitapları bulunan, dört başı mamur, bir kültür adamıdır. Thalossa Paris’te Figaro Gazetesi’nde, La Revü Theatrale ile Illustration da Theatrale dergilerinde ve Figaro Illustre’de görev almış ve güzel sanatlarımızın tarihine ışık tutan araştırmaları ile tanınmıştır. Bu arada “Au Bon Marche” tarafından yayınlanan sanat dergilerindeki konularda Thalasso’nun önemli katkıları olmuştur.
Paris’te yayınladığı “L’Art Ottoman”da, Türkiye’deki yabancı ressamlarla Türk ressamlarından bazılarını kapsayan nefis baskılı kitabında, Şehzade Abdülmecit için altı sayfa ayrılmış ve nefis altı tablosu yayınlanmıştır. Yine Paris’te yayınlanmış “Constantinople” broşüründe de Türk ve gayrimüslim ressamlar yer almaktadır.
Bütün yukarıda belirttiğimiz Fransızca yayınlarda üzerinde en çok durulan ressam Halil Paşa olmuştur. Fransızca eserler arasında Halil Paşa’ya bir övgü de ünlü oryantalist Pierre Lamber’in kaleminden çıkmıştır. Büyük bir Türk dostu olan Lamber, Galatasaray Sultanisi ile Erkan-ı Harbiye Mektebi’nde hocalık yapan bir Fransız’dır. Türkçeyi Fransızca kadar bilen ve konuşan Pierre Lamber, şairdir de. “Visions Oriyentales” adlı şiir kitabını Türk kadınlarına ithaf etmiş ve gelirini Osmanlı Ordusuna bağışlamıştır(12).
Paris’te Fransızca-Arapça yayınlanan Maddara gazetesinde Halil Paşa’ya dair yayınlanan çok uzun bir makalenin bulunduğunu ressam Galip Bey’den işitmiştim. Ne var ki, bütün kütüphanelerde, arşivlerde aramama rağmen gazetenin tam koleksiyonunu bulamadım. Görebildiklerimde Halil Paşa ile ilgili makale bulunmuyordu. Gazetenin bu sayılarına ulaşabilmek için Kahire’ye gönderdiğim mektubuma cevap alamadım. Bu açıdan Halil Paşa ile ilgili bu makaleye ulaşılamamıştır.
HALİL PAŞA’NIN PARİS YAŞAMI
Halil Paşa’nın biyografisi ile ilgili olarak. Paris’e gönderiliş yılında hatalar vardır. Pek çok yayında Halil Paşa’nın Sultan Abdülaziz tarafından Paris’e gönderildiği bildirilmektedir. Bu bilgi gerçek dışı bir bilgidir. Abdülaziz döneminde Paris’e gönderilenler eski arşivlerde yer almaktadır. Bunlar arasında Halil Paşa yoktur. Halil Paşa Paris’e padişah tarafından gönderilmemiştir. Çünkü Sultan Abdülaziz 1876 yılında padişahlıktan düşürülmüş ve bu yüzden intihar etmişti. Halil Paşa’nın Paris’e gönderilmesi Sultan Aziz’in ölümünden iki yıl sonrasına rastlamaktadır. Halil Paşa Paris’e ısrarlı ricası üzerine, sanata sevgisi ve bilgisi yüksek olan babasının teşebbüsü ile gitmiştir.
Halil Paşa’nın düşlediği Paris’e kavuşması şöhretinin ilk basamağı oldu. Bonapart Sokağı’ndaki Güzel Sanatlar Okulu’nda ve hocalarından birinin Mazarine Sokağı’ndaki atölyesinde geçen yıllarında, Halil Paşa’nın hayalleri hakikat oldu. Hocalarından en çok atölyesinde çalıştığı Gerome’u sevdi. Sanat dünyasında Gerome, ünlü ressamlar yetiştiren bir oryantalist idi. Aynı zamanda heykeltıraştı. Türk ressamlarından Şeker Ahmet Paşa ile Osman Hamdi Bey ve Seyyit Bey, resim sanatının sihirli dünyasını onun vasıtası ile tanıdılar. Halil Paşa, Gerome’un çok takdir ettiği bir Türk ressamı idi.
Halil Paşa, natürmort, tual üzerine yağlıboya, 58x72 cm.
Sanayi-i Nefise’den 1892 yılında mezun olarak Paris’e tahsile gönderilen ve oradaki Jön Türk hareketlerine karışarak yurda dönmeyen, ressam Galip Bey’in anlattığına göre hocası Gerome en çok Halil Paşa’yı sevmiştir.
Paris’te ilk Türk kahvesinin içildiği yer alan, Ancienne Comedi sokağındaki “Procope” kahvesinin, bugün yok olan arşivinde, ressam Gerome’un Türk öğrencileriyle haftada bir gün burada kahve içtiği belirtilmektedir. Gerome ile kahveye en çok devam eden öğrencisi Halil Paşa olmuştur.
Halil Paşa’nın Paris ile ilgili, göğsünü kabartan bir anısı da daha sonraki yıllarda teşhir edilmiş-bir tablosuna verilen madalya olmuştur. Her ne kadar daha sonra ödüller alan eserler yapmışsa da Halil Paşa’nın anısında Paris Sergisi’nde teşhir edilen eserinin yankıları ömrü boyunca unutulamamıştır. Halil Paşa’nın yurt dışında sergilenen eserlerinden son madalya da, Viyana’dan gelmiştir. Madalya alan bu eseri, Güzel Sanatlar Akademisi tarafından satın alınarak müzeye konmuştu.
SONUÇ
Görüşümüz odur ki, Osman Hamdi Bey’den sonra hakkında en çok yayın yapılan ressamımız Halil Paşa’dır. Halil Paşa’nın, Paris’te eğitim gören diğer ressamlardan ayrılan özelliği-Fransızca yayınlarda değinildiği gibi “enterieur” resim yapmaktan çok, doğaya yönelişi, bu konuda çok sayıda eser vermesidir.
Öte yandan Türkiye’de ve dış ülkelerde en çok eserleri gösterilen ve ödüller alan bir ressamdır. Aynı zamanda fırçasını ölünceye kadar elinden bırakmayan ve en çok eser veren bir sanatkarımızdır.
Biz bu yazımızda, ona dair ulaşılamamış bazı konuları yansıtmayı, özellikle Fransızca yayınlara ağırlık vermeyi, ressamımız hakkında bazı yayınlarda göze çarpan noksanları mümkün olduğunca, tamamlamayı bu arada bazı yanlışları düzeltmeyi hedeflemiş bulunuyoruz.
Halil Paşa’nın İstanbul’daki eğitimi ile, Paris’ten önceki ve sonraki görevleri, özellikle asker kökenli üç ressamımızın; Celal Esat Arseven, Sami Yetik, Pertev Boyar(14)’ın eserlerinde ve diğer yayınlarda yeterince yer almış bulunduğundan burada tekrarına lüzum görmüyoruz. Bunlar arasında – ölüm tarihindeki hata istisna edilirse- Pertev Boyar’ın kitabındaki bilgilerle, mümkün olduğu kadar, eserlerinin derli toplu listesinin yapılmasını uygun görüyoruz. Bu arada Halil Paşa ile ilgili olarak, meslektaşı Sami Yetik’ten onun hakkında şu sözleri aktarmakla yetiniyoruz:
“....Halil Paşa Garp ekolünün beliğ ve sade ifadesiyle, Şark’ın sıcak, renkli, güzel manzaralarını tuvallere, kartonlara aksettirerek resmin ruhlara hitabını ve ressamlığın ne büyük bir sanat olduğunu hepimize göstermek ve sevdirmek itibarıyla ayrıca bir intibah dersi vermiş, gayet velut bir üstattır(15).
Yukarıda , Halil Paşa’nın doğum ve ölüm tarihlerindeki çelişkili tarihlere değinen, Abbas Hilmi Paşa ile Abbas Halim Paşa’yı birbirine karıştıran ve ressamımızın Sultan Abdülaziz tarafından Paris’e gönderildiği gibi gerçek dışı olan bilgileri düzeltmeyi amaçlayan bu yazının resim tarihi ile uğraşanlarla yararlı olacağını düşünüyoruz.
Ressamımızın hayatındaki çelişkili bilgiler arasında, görevli bulunduğu yerlerin tarihlerinde de değişiklikler göze çarpmaktadır. Bu konularda en gerçekçi bulduğumuz eser, Halil Ethem Bey’in “Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu” adlı kitabıdır.
Halil Paşa’nın biyografisi ile ilgili olarak, Paris’e gönderiliş yılındaki hataya yukarıda değinilmiştir. Bu yazımızın bir özelliği de, Halil Paşa’nın ailesi ile ilgili bilgiler ve yazı içerisinde göreceğiniz ilginç fotoğraflardır. Bu belgeler arasında, Halil Paşa gibi, daha üç büyük ressamımızın, hocalığını yapan Gerome’un –ölümü üzerine- “Illustration”a kapak olan gravürü de yer almaktadır.
Halil Paşa, Yelkenliler.
DİPNOTLAR:
(1) Hidiv, Arapça kökenli bir kelimedir. Mısır’ı yöneten valilere verilen bir ünvandır. Vaktiyle bu kelime sadrazamlık anlamına da kullanılmış. Yakın tarihimizde yalnızca Mısır yönetiminde yer almıştır. İmtiyazlı bir eyalet olarak Osmanlı yönetiminde babadan oğula geçen umumi valilik kabul edilmişti. Sultan Abdülaziz döneminde bu valiliğin adı (Hidiv)’liğe dönüştürüldü. Bu ailenin en yaşlısı Mısır’ı son Hidiv’i Abbas Hilmi Paşa’ydı. Birinci Cihan Savaşında İngilizler onu, Türkiye’ye eğilimli olduğu için görevinden aldılar ve Mısır Hidivliğine son verdiler. Yerine müstakil bir devlet kurarak, Fuat’ı kral ilan ettiler. Tarihimizde Hidiv ailesiyle Türkler iç içe yaşadılar. Aynı kültürü ve geleneği paylaştılar. Bu konuda dört başı mamur bir kitap Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan “Three Centuries Family Chronicles of Turkey and Egypt’dır. Bu kitap, aynı aileden gelen Prenses Nimetullah’ın kızı Emine Fuat Togay tarafından hazırlanmıştır. Emine Fuat Hanım, merhum büyükelçilerimizden Hulusi Fuat Togay’ın eşi idi. Mısır’daki devrim sırasında, orada sefire olarak bulunuyordu. Kitabında Abbas Halim Paşa ile Valide Paşa olarak tanınan prenses Emine hakkında bilgiler mevcuttur.
(2) Abbas Halim Paşa (1866-1935).
(3) Mirat-ı Mühendishane, sayfa 344.
(4) Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu (Maarif Vekaleti Neşriyatından) 1924, sayfa 32.
(5) Galatasaray’daki okul numarası 193’tür.
(6) Paris’teki kayıtlara göre Selim Bey soyadı olarak “Özkan”ı kullanmıştır.
(7) Selim Özkan, Paris’e Thiers mezarlığına gömüldü.
(8) Ali Halil Bey’in soyadı “Sözel”dir. Ressamlarla ilgili bir ansiklopedinin, onun için, “Sözeri” soyadını kullanması ve bunu Halil Paşa’ya da izafe etmesi hatalıdır.
(9) Alemdar Gazetesi, 17 Haziran 1921.
(10) Türkiye İş Bankası Kültür Yayını, Seri 1, No. 5 Yıl 1957.
(11) Adolphe Thalasso’ya dair, Taha Toros (Tarih ve Toplum Dergisi): Aralık 1988, sayı 60.
(12) Şehbal Mecmuası, 1 Mayıs 1329 (1913), No 75.
(13) Ressam Galip Bey, Sultan Abdülhamit yönetimine karşı olduğundan, Paris’te ilk defa yayınlanan resimli ve renkli bir mizah gazetesiyle tutumunu göstermiş oluyor. Bahsettiği bu mizah gazetesini Paris’te, her yerde aradımsa da sayısını bana armağan etme büyüklüğünü göstermişti.
(14) Pertev Boyar (Türk Ressamları) 1948, sayfa 53-56
(15) Sami Yetik (Ressamlarımız), 1940 sayfa 31.
(Antik Dekor, sayı 45, ss. 70-78)