Osman Hamdi
SANAT TARİHİMİZİN ABİDE İSMİ,
Osman Hamdi Bey'in Hayatına Kısa Bir Bakış
Osmanlı kültür, sanat ve bilim hayatında son derece önemli bir rol oynamış olan Osman Hamdi Bey, 1842-1910 yılları arasında yaşamıştır.Usta bir yönetici, ressam, arkeolog, hoca, müzeci ve yazar olarak tanıdığımız Osman Hamdi Bey'in geride bıraktığı her şey, toplumda çağdaşlaşmayı hazırlayıcı, ileriye yönelik adımlar atılmasını sağlayıcı özelliğe sahiptir. Geride bıraktığı armağanların en başında Arkeoloji Müzeleri ve Güzel Sanatlar Akademileri gelir. Tabloları birer sanat eseri olmanın yanısıra kültür ağırlıklı yapıtlardır.
Osman Hamdi Bey'in babası Sadrazam İbrahim Edhem Bey, Osmanlı Devletinde eğitim için Avrupa'ya gönderilen ilk dört gençten biri idi. İbrahim Edhem'in ilk çocuğu olan Osman Hamdi, ilkokuldan sonra, hukuk öğrenimi için babası tarafından Paris'e gönderildi. Orada hukuk okurken bir yandan da güzel sanatlara devam etti. Boulanger ve Gérome gibi önemli sanatçıların atölyesinde çalıştı. Paris'te 12 yıldan fazla kaldıktan sonra kafası ve kalbi sanatla dolu olarak yurda döndü.
1869'da Bağdat'a "Yabancılar Bürosu Müdürü" olarak atandı. Meşhur vali ve büyük devlet adamı Mithad Paşa'nın refakatinde çalıştı ve Mithat Paşa'dan çok etkilendi.Osman Hamdi Bey daha sonra İstanbul'da çeşitli görevlerde bulundu. Bu görevler ağırlıklı olarak Hariciye Nazırlığı'nda idi.
1881 yılında Müze-i Hümayun Müdürlüğü'ne tayin edildi ve Türk Müzecilik tarihimizin baş sayfasına yerleşti. 30 yıllık Müze-i Hümayun, onun çalışmaları ile dünyanın en önemli müzelerinden biri olan İstanbul Arkeoloji Müzesine dönüştü. Müze Müdürü olarak bir çok kazı yaptırdı. Bazı kazıları özellikle kendisi yönetti ve eski eserlerin yurt dışına çıkmasını önlemek amacı ile 1884' de Asar-ı Atika Nizamnamesini çıkarttı. Anadolu'nun her köşesindeki eserler istanbul'a getirildi. Böylece, dünya çapında önemli eserlere sahip olan Arkeoloji Müzesi'nin koleksiyonları oluşturuldu.
Osman Hamdi Bey'in müzecilik ve kazılar alanındaki hizmetleri ve gayretleri yanında, bir hizmeti de güzel sanatlar dünyamıza armağanı olan Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kurucusu olmasıdır. Paris'te okurken yakından inceleme fırsatı bulduğu akademik güzel sanatlar eğitimini Sanayi-i Nefise'ye taşıdı. Bu sayede, o güne kadar Askeri okullarda yardımcı ders olarak okutulan sanat dersleri kendi başlarına ayrı birer branş olarak eğitim hayatına kazandırıldı ve pek çok sanatçı yetiştirildi.
Osman Hamdi Bey, gerek resimleri, gerek sergi komiserliği ve müzecilikteki başarılarıyla yabancı devletlerin çoğundan altın madalyalar ve doktor ünvanları aldı.
24 Şubat 1910 ' da İstanbul' da vefat eden Osman Hamdi Bey ' in cenazesi, büyük bir törenle, Kuruçeşme'deki yalısından alınıp Sirkeci rıhtımına, Ayasofya Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra yıllarını harcadığı ve en büyük eseri olan müzenin bulunduğu Çinili Köşk'e getirildi. Vasiyeti üzerine resimlerinin bir bölümüne konu yaptığı Gebze Eskihisar'da ıssız bir çam ormanına gömüldü.
Osman Hamdi Bey
(30 Aralık 1842-24 Şubat 1910)
Resim sanatının temeli, 19. yy. da yeni kurulan askeri okullar da atıldı ve ilk Türk ressamları bu okullarda yetişti 19.yüzyılın ilk yarısında askeri okullardan çıkan ilk ressamların, belirgin bir sanat çizgisi yoktu. Türk resminin ilk üretken ve belli bir üslup çizgisine ulaşan sanatçıları: Şeker Ahmet Paşa (1841), Osman Hamdi Bey (1842), Süleyman Seyyid (1842), Türk resim sanatının esasen ilk kuşağını temsil ederler. Her biri askeri okullarda yetişmiş ve her biri yurt dışına çıkma ve burada eğitimlerini sürdürme olanağını bulmuş olan bu sanatçılar 1870 yıllarının başında ülkeye geri dönmüş, klasik/ akademik tarzdaki resimlerinde manzara, natürmort ve ilk olarak figür resmine yer vermişlerdir.
Osman Hamdi Bey, Türk resminde insan figürü kullanan ilk ressamlarımızdandır. Aynı dönemler de Paris'te eğitim gören Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyit'in manzara ve ölüdoğa resimlerini tercih etmelerine karşılık Osman Hamdi oryantalist tarzda çalışmayı tercih etmiştir.
Günümüzde en çok ressam yönüyle tanınan Osman Hamdi Bey'in tablolarında Paris'te bulunduğu yıllarda ders aldığı hocaları Gerome ve Boulanger'in etkileri vardır. Gustave Boulanger antik çağlara ait, Gérome ise Doğu'ya ait konuları işleyen ressamlardı. O yıllarda Fransa'nın resmi çevrelerince oldukça itibar gören bu iki sanatçı, Osman Hamdi Bey'in büyük hayranlığını kazanmış ve sanat anlayışında derin etkiler bırakmıştır. Batıda oryantalizm akımının en parlak günlerini yaşadığı ve empresyonizm akımının başladığı dönemde on iki yılını Paris'te geçiren Osman Hamdi, hocaları Gérome ve Boulanger'nin izinden giderek izlenimcilerin karşısındaki safta yer almış ve dönemin kültürel ve sanatsal tartışmalarından ilerideki yaşamını şekillendirecek olan düşünsel ve politik dersler çıkarmıştır.
Türk resmine ilk olarak figürlü kompozisyonu getiren Osman Hamdi, Oryantalizm akımının öncüsü olan hocası Gerome' in etkisini de tüm tablolarında yansıtmıştır. Onun diğer bir özelliği de, Türk resminde kadın konusu ele alan ilk kişi olmasıdır. Kadın ve genç kız portrelerinin çoğu kendi aile fertleri, bir kısmı da dost ve yakınlarıdır. Kadını günlük yaşam içinde ele almış; çarşıda, gezintide, türbe ziyaretinde, mezar ziyaretinde ve özellikle evde kadın konusunu işlemiştir. Kadını ev içindeki uğraşlarla canlandırdığı resimlerinin çoğunda ayaklar çıplaktır. Kadının güzelliğini, bu açıktaki el, yüz, ayaklar ve vücudu saran elbiselerle çok ustaca ortaya koyabilmiştir.
Aynı zamanda etnograf olan sanatçı yaptığı çalışmaları resimlerine de yansıtır. Giysileri ve davranış biçimlerini oryantalist anlayıştaki resimlerinde kullanır. Akademik oryantalist tarzın içinde yer alır Osman Hamdi. Batılı oryantalistler, Doğu'nun gizemini, egzotizmini çözmeye çalışırken , sanatçı kendi yaşam kesitine bakmakta ve gerçekçi anlatımlara kolayca ulaşmaktadır. Özelikle büyük boyutlu anıtsal figürlerle düzenlediği kompozisyonları, resim konusunda tartışmaların yaşandığı Osmanlı toplumu için devrim niteliğindedir. Osman Hamdi'nin tabloları, doğunun sefaletini, fakirliğini, geriliğini veya egzotik yönlerini ele alan batı oryantalizmine karşı birer yanıt olarak tasarlanmış eserlerdir. Osman Hamdi'nin tablolarında Doğu'nun sanat ve kültür zenginliği, mistik felsefesi, mimari ve kullanım eşyaları arasına insan figürlerinin de yerleştirilmiş olduğu görsel etkisi güçlü kompozisyonlar yoluyla gözler önüne serilmiştir.